Emanet

Melike Sıla Acar-Kaya
2 min readOct 4, 2023

Yazı yazmaya ara vermiş sayılmam. Medium’da yazmaya, evet, ara verdim. Son yazıyı yayınladığım geçen yıl bugünden (4 Ekim 2022) bu yana burada çok şey değişti.

Son bir yılda yaşananlar artık bana hayatın bir başka evresine geçtiğimi düşündürüyor. Sanki artık eski, demode, zaten sevmediğim ben değişmeli; geçmiş hatalardan ders almış olarak kendini yeni duruma göre güncellemeli. Herkesi hayatına katmamalı, çok güler yüzlü yada çok sert olmamalı, kariyer koşturması altında o kadar kendini yıpratmamalı, ölümü geri plana atmamalı, hayatı çantada keklik görmemeli, aşırılıklarından kurtulmuş dengeyi bulmuş olarak yürümeli… Bu düşüncelere bir günde kapılmadım ama galiba, kimsenin pek de umursamadığı bu coğrafyada yalıtılmış, gösterişten uzak ve sessiz bir hayatın çok faydasını gördüm.

Photo by Jan Tinneberg on Unsplash

Bu yeni dönemi, bana verilen emanetleri farkettiğim dönem olarak tanımlıyorum. Bedenimin emanet oluşu, içinde bir başka emaneti içeriyor oluşu, bedenim içinde başka bir varlığın beden kazanıyor oluşu, bedenimin günden güne can taşımak üzere dönüşüyor oluşu… Her dakika beni işiten birinin varlığını yakinen hissettiren bu tecrübe, çok ufuk açıcı ve üzerine felsefe yapılacak kadar derinlikli bir tecrübeymiş.

Geçenlerde bir hocam, anne karnında çocukların annelerin gözleriyle gördüklerini bile görebildiğine dair İslam felsefecilerinin görüşlerinden bahsetmişti, çok etkilenmiştim. Demekki o da görüyor bu yazıyı. Hatta belki rüyalarımı da. Bebeklerin anne karnında rüya görebildiği hakkında neredeyse tüm uzmanların hemfikir olduğu düşünülürse hiç görmedikleri dünyaya dair bilgileri nereden alıyorlar diye dönüp kendime sormam icap ediyor. Bundan ötürüdür ki acaba iç sesimi de duyuyor mudur diye düşünüyorum. Şimdiye kadar kimsenin işitmediğini düşündüğüm için rahatça at koşturduğum bu alanı da dizginlemeye, hep güzel düşünmek üzere çalıştırmaya gayret ediyorum.

Photo by Roma Kaiuk🇺🇦 on Unsplash

Kulağa çılgınca gelse de emin olduğum bir şey var. O da, onun benden aldıkları kadar bana verdiklerinin olduğu. Yani yalnızca ben ona mekan oluyor değilim; o da beni geliştiriyor ve yeni bir katman sunuyor. Onu ben taşıyor, nereye gideceğine ben karar veriyor gibi görünüyor olsam da kararlarımı o şekillendiriyor. Bu süreçte bedenim yalnızca gören değil aynı zamanda görülen; yalnızca duyan değil aynı zamanda duyulan. Yani eş zamanlı olarak hem bir nesne hem de bir özne gibi görünüyor. Bu hal, tariflenmesi zor bir birlik ve aynı zamanda ikilik hali.

Tüm bunlar insanı tevekküle sevk ediyor. Zira o da ben de Allah’a emanetiz. Bizim için ne hayırlar ve güzellikler ya da ne zorluk ve imtihanlar hazırladığını yalnızca o biliyor.

--

--